KÜÇÜK İMPARATOR Son Çin İmparatoru Pu Yi, çok küçük yaşlarda tahta geçmişti. Ancak devrimin ardından tahtından oldu. Şehirden kovuldu ve bahçıvan yapıldı. Bir süre sonra da ülkede kanlı bir komünist rejim kuruldu.
Küçük imparatorun dramatik hikayesi filmlere konu olmuştu. İngiltere, Avrupa monarşilerinden ilk akla geleni. 82 yaşındaki Kraliçe II. Elizabeth tam 55 yıldır tahtta oturuyor.
1952 yılında Kraliçe Elizabeth ve eşi George VI. Monarşi, insanlık tarihinin en eski idare tarzıdır. Asırlarca hemen her ülkede belli bir aileden gelen çeşitli isimlerde hükümdarlar hüküm sürmüştür. XX. asrın başlarında Avrupa’da Fransa ve İsviçre dışında monarşiyle yönetilmeyen ülke yoktu.
Cumhuriyet meçhul olmamakla beraber, çok kimseler için ürkütücü bir rejimdi. Vaktiyle eski Yunan ve Roma’da tatbik edilmiş; ama sonu fiyaskoyla biterek yerini krallığa bırakmıştı.
Venedik gibi İtalyan cumhuriyeti olarak bilinen ülkeler, aslında seçkinler oligarşisi ile yönetiliyordu. Meselâ soyluların, kendi arasından seçtiği bir doç, Venedik’i idare ederdi. Sağlam bir hanedana sahip bulunmadığı için Polonya ve Macaristan istiklâlini bile kaybetmişti.
MONARŞİYİ SARSAN DEPREM
Avrupa’nın o zaman en önemsiz ve fakir ülkelerinden olan İsviçre bir tarafa bırakılırsa, cumhuriyet ilk defa Fransa’da ortaya çıktı. 1789 ihtilâlinin çocuğu idi cumhuriyet. Bu sebeple hep ayaktakımının idaresi olarak görüldü. 15 sene geçmeden, Napoleon Bonaparte’ın imparatorluk tacını başına geçirmesiyle cumhuriyet rüyası son buldu.
1848 yılındaki uyanışı da üç sene sürdü. 1870 yılındaki Alman işgalinden bu yana Fransa cumhuriyettir. Ama kralcılar da politik hayatta yer alırlar. Hem kralcı parti, hem de Bonapartçı parti serbesttir. I. Cihan Harbi, dünyayı öyle bir sarstı ki, bir çırpıda Avrupa’nın çoğu ülkesinde hükümdarlar tacını kaybetti.
Yerlerini cumhuriyete terk etmek zorunda kaldı. Kaç asırlık Almanya, Avusturya ve Osmanlı monarşileri şaşırtıcı biçimde yıkıldı.
Bunlar gibi savaşın mağlupları arasında olmayan Rus çarlığı bile Bolşeviklerce tarihe gömüldü. Çar ve ailesi katledildi. Arta kalan Arnavutluk, Yugoslavya, Romanya ve Bulgaristan tahtlarını da II. Cihan Harbi boşalttı. Buralarda Rus yanlısı rejimler kuruldu. Mağlup İtalya tahtı, ülkede birliğin kurulduğu 1860 tarihinden bu yana kendisine tarihî bir kin tutan papalığın da yardımıyla devrildi. Yeni kurulan İrlanda, Çekoslovakya, Macaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Finlandiya gibi devletçikler, hem millî hanedanları bulunmadığı için, hem de zamanın modası gereği mecburen cumhuriyeti benimsediler.
Krallık Avrupa’da ilk olarak 1908’de Portekiz’de; en son da 1974’te Yunanistan’da tarihe karıştı. 1936’da İspanya diktatörü olan Franko, ülkesinde krallığı ismen korudu. Ölümünden sonra da monarşinin ihyasını vasiyet etti. 1975’te İspanya tekrar krallıkla yönetilmeye başlandı. Kral, fakir ve önemsiz ülkesinde ekonomik ve demokratik bakımdan akıl almaz bir ilerleme sağladı ve onu Avrupa Birliği’ne soktu. Cumhuriyetle yönetilen Avrupa ülkelerinin hepsinde önemli miktarda monarşi taraftarı vardır ve siyasî hayatta faaliyet gösterirler.
ASYA’NIN İHTİŞAMLI TAHTLARI
Bugün Avrupa’da İngiltere, İsveç, Norveç, Danimarka, İspanya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Liechtenstein ve Monako monarşiyle yönetilir.
Hepsinde de demokrasi tıkır tıkır işlemektedir.
Bu ülkelerde hükümdar, hem millî birliği sağlamakta; hem de geleneklerin canlı sembolü olarak kültür ve turizme önemli katkıda bulunmaktadır. Sanat, edebiyat, ilim, müzecilikte sarayın önemli desteği söz konusudur. Asya’da dünyanın en eski ve namlı monarşilerinden Çin, 1917 tarihinde cumhuriyet oldu. Son imparator Pu Yi, bahçıvan yapıldı. Az zaman sonra da ülkede kanlı bir komünist rejim kuruldu. Türkistan’da Buhara, Hiyve gibi hanlıklara Bolşevik Ruslar son verdi. Maldiv Adalarında sultanlık 1968’de yıkıldı. Hind yarımadasındaki irili ufaklı monarşiler, 1948’de Hindistan Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sona erdi. Ancak kimin aklına gelirdi ki, dünyanın en eski monarşilerinden İran’ın tavuslu tahtı, 1979’da devrildi. Zamanın en popüler hükümdarı Rıza Pehlevî, ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Afganistan’da Zâhir Şah da, 1973’te bir sol darbeyle tahtını kaybetti. Amerikan işgalinden sonra hem Afganistan, hem de Irak’ta monarşinin tekrar kurulacağı umuldu. Ama monarşi geleneğine uzak olan Amerika, buna yanaşmadı. Halbuki bu gibi ülkelerde, monarşinin birleştirici ve istikrar sağlayıcı bir rol oynayacağı düşünülüyordu.
Bugün Asya’da Japonya, Tayland, Malezya, Brunei ve Bhutan monarşiyle yönetilir.Hemen hepsi de Asya’nın en zengin ve istikrarlı ülkeleridir.
İç savaştan kurtulan ve komünist gerillalardan temizlenen Kamboçya’da monarşi birkaç sene evvel ihya edildi. Monarşinin son yıllarda yükselen trendinin aksine, Nepal’de krallık bu sene Maocular tarafından yıkıldı.
Orta Doğu’da Ürdün, Arabistan, Kuveyt, Katar, Bahreyn, Umman ve Körfez Emirlikleri monarşiyi muhafaza etmektedir. Irak’ta 1958 ve Yemen’de 1962 monarşinin yıkılış tarihidir. Irak meliki Şerif II. Faysal, solcu Baas partisinin kanlı darbesiyle devrildi ve ailesiyle beraber öldürüldü. Son Yemen meliki Muhammed dağa çıkıp cumhuriyetçilerle mücadeleye devam ettiyse de başaramadı.
AFRİKA’DA KARŞILAR
Afrika’da monarşi, Mısır’da 1952, Tunus’ta 1956, Libya’da 1969, Habeşistan’da 1975 tarihinde yıkıldı. Mısır kralı Faruk ülkesinde monarşiyi dejenere etmekle suçlandı. Libya meliki İdris Sünûsî sevilen bir hükümdar olduğu halde, kaplıca tedavisi için Bursa’da bulunduğu sırada o zamanlar yüzbaşı olan Kaddafî tarafından sürpriz biçimde devrildi.
Hazret-i Süleyman ile Belkıs’ın soyundan geldiğine inanılan Habeş imparatoru ihtişamlı Hâile Selâsiye sol bir darbeyle tahtını kaybetti. Orta Doğu ve Afrika’da cumhuriyet ilan edilen Irak, Yemen, Tunus, Libya ve Habeşistan, komşuları gibi birer Sovyet uydusuna dönüştü.
Kongo, Madagaskar, Uganda gibi Afrika ülkelerinde monarşiyi sömürgeciler yıktı. Umman sultanı ile aynı hanedandan olan Zengibar sultanı 1964’te tahtını kaybetti. Fas, bugün monarşi ile idare olunan az sayıda Afrika ülkesindendir. Burada Ürdün gibi Hazret-i Peygamber soyundan bir hanedan hüküm sürer. Swaziland, Lesotho, Botswana gibi önemsiz bazı Afrika ülkelerinde de monarşi hüküm sürer. Amerika’da yalnızca Brezilya geçen yüzyılda bir ara monarşi ile idare olundu. Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda ile bazı küçük adalar, İngiltere kraliçesini hükümdar olarak tanır. Okyanusya’da Tonga adası krallıktır. Yemeğe düşkünlüğüyle meşhur tombul ve sevimli kralları geçen senelerde öldü. Hawai, Tahiti, Samoa adalarındaki hanedanlar, sömürgecilerce devrilmiştir.
ROMANTİK HATIRALAR
Düşük krallar ve aileleri, sürgünde veya kendi ülkelerinde hayatlarını sürdürüyorlar. Haylisi saltanat davasından çoktan vazgeçmiş görünüyor. İçlerinde bir gün tekrar tahta çıkacaklarını hayal edenler de az değil. Son Bulgar kralı Simeon, geçen yıllarda ülkesine dönerek cumhurbaşkanı bile seçildi. XXI. yüzyıla gelindiğinde görünen o ki, monarşiler çok kimseye parlak sahneler ve romantik hatıralar çağrıştırmaktadır.
PARAYA CUMHURİYET GELMİYOR!
François Partuier adında bir Fransız yazarı, 1963 yılında Le Figaro’da çıkan bir yazısında, banknotların üzerine ve turistik tesislere verilmiş adlara bakarak, Fransızların zevkleri ve siyasî temayülleri hakkında bir teşhis ortaya koymaya çalışmıştır.
Yazar özetle diyor ki:
“Fransa’nın çeşitli köşelerindeki tanınmış lokantaların tabelalarına ve buralarda satılan şarapların etiketlerine bakınız. Çoğunda kralların, eski rejim idarecilerinin veya şatoların adlarını göreceksiniz.”
“Cumhuriyet uğruna mücadele etmiş kahramanlardan bir tekinin hatırasını canlandıran bir ticaret unvanı ile belki karşılaşmayacaksınız.”
“Hürriyetçilerin ve devrimcilerin adları, yalnız okul ve sokak levhalarında yer almaktadır. Dünyaca meşhur Bordeaux şaraplarında bile, bölgenin coğrafî ve tarihî özellikleriyle alakalı olduğu halde, Girondins diye bir markaya rastlamazsınız.” [Girondins, Fransız ihtilâlinde ismini Bordeaux şehrinin Gironde bölgesinden almış bir siyasî gruptur.]
Fransızlar, zevkle karınlarını doyurmak istedikleri vakit, monarşi devrinin hatıralarını yaşatırmış gibi görünen yerleri tercih etmektedirler. Ya buralardaki masraflarını hangi paralarla ödemektedirler? Üzerinde Henri IV, Richelieu ve Bonaparte gibi müstebit iktidar sahiplerinin, yahut Moliere ve Racine gibi eski rejim edebiyatçılarının yahut Victor Hugo gibi bir Napolyon hayranının resimleri bulunan franklarla…
Niçin paraların üzerinde Danton, Clemenceau veya Foch gibi Fransa’yı kurtarmış bir cumhuriyetçinin resmi yoktur ve neden Fransa’da buna itiraz eden tek kişi çıkmamıştır?
Sebebini açıklayayım:
İhtilallerin hatırası, devrim heyecanlarının tazelenmesi ve cumhuriyetin sembolü, Fransızlara rahatlık ve emniyet hissi telkin etmemektedir.
Bugün Avrupa’da İngiltere, İsveç, Norveç, Danimarka, ispanya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Liechtenstein ve Monako; Asya’da Japonya, Tayland, Malezya, Brunei ve Bhutan monarşiyle yönetilir.
/PROF. EKREM BUĞRA EKİNCİ