Süâl: Şerîat-ı Muhammediyye’de, daru’l-harbde, dâru’l-harb tebeâsından bir kimse olarak ömür sürmek mecbûriyyetinde kalan mü’minin, -hâşâ sümme hâşâ- “Yukarıda Allâh var“, “Allah akıllıdır; iyi düşünür”, “Yüzünü gören cennetlik”, “Hz. Cebrâil dahi parti kursa rey vermem” ve emsâli elfâz-ı küfürden herhangi birini etmesi veyâhûd sakalını kazımâğa ya da bağlama, darbuka, kemençe, gitar, piyano ve emsâli çalgılardan herhangi birini çalmağa besmele çekerek başlaması nev’inden a’mâl-i küfrü harâm olduğunu bilmeksizin îfâ etmesi hâlinde küfre dûçâr olup kâfir olur mu?
Cevâb: Süâlde mezkûr, dâru’l-harbde, dâru’l-harb tebeâsından bir kimse olarak ömür sürmek mecbûriyyetinde kalan mü’min, süâlde mezkûr a’mâl-i küfürden herhangi birini îfâ etmesi hâlinde küfre dûçâr olur; ma’amâfîh aslâ ve kat’â kâfir olmaz! [1]
Zîrâ, dâru’l-harbde en meşhūr harâmları bile bilmemek özürdür. [2]
DİP NOTLAR
[1] İşbu husūsiyyet aynen, mâzûr bir mü’min kimsenin, âb-ı dest aldıkdan sonra âb-ı desti bozan herhangi bir şeyin kendinde vukū’ bulması netîcesinde âb-ı desti bozulmasına rağmen, âb-ı destini muhâfaza edebilme imkânına mâlik olmaması sebebiyle meydana gelen zarūrete bina’en, âb-ı destli add edilmesi gibidir.
[2] İşbu özrün illeti; ahkâm-ı İslâmiyye’yi bilme imkânının, -dâru’l-İslâmda külliyen mevcûd olmasının hilâfına- dâru’l-harbde, tebliğ velâyetinin kesik olmasına binâ’en, büyük ölçüde gayr-i mevcûd olmasıdır.