Hadislere, fıkha ve fıkıhçılara dil uzatıp sadece Kur’an’a uyduklarını söyleyenlere Mustafa Sabri Efendi’den kısa bir müdahale
“Ben çağdaş ilim adamları ve yazarlardan İslam’ın diğer esaslarını ihmal edipte sadece Kur’an’la ilgilenenlerin samimiyetlerine güvenmiyorum.
Kur’an’a gösterdikleri ilginin samimiyetine güvenmediğim gibi ilmi yeterliliklerine de i’timad etmiyorum.
Çünkü ilmi yeterlilikleri olsaydı bu, diğer esasları dikkate almayı gerektirirdi. “Risale” mecmuasında Şeriat Fakültesi vekili çağdaş şeyh Muhammed Şaltut’un “Kur’an ve Müslümanlar” ünvanlı bir makalesini okudum. Yine aynı dergide derginin sahibi Üstad Zeyyat’ın vekilin yazısını öven ve onu Ezher’in yeniden dirilişi sayan makalesini okudum.
Şaltut makalesinde, İslam’ın Kur’an dışındaki esaslarından bahsetmiyor ve eski tefsircilerin Kur’an’ı anlamadıkları iddiasıyla alimlerin ellerinde dolaşmakta olan bilinmiş tefsirlere dil uzatıyor. Tabi onun bu sözü Kur’andan hükümler istinbat etmiş olan müçtehit imamları da kötüleme içermektedir. Hatta ilk tefsirlerin bir tarafı Peygamberin ve sahabelerin tefsirine ulaşmaktadır.
Bu büyük insanların yaptığı tefsirleri beğenmeyen bu yazar daha önceki bir makalesinde, gerçekte âleme yayılmış şer eğilimlerinden ibaret olduğunu iddia ettiği şeytanı Kur’an’ın canlı bir şahıs olarak tasvir etmesini arapların akidesini okşamak olarak açıklamıştı. Belkide şeyh ilerde çok hoşlandığı yeni tefsirlerinde cahiliye dönemine yakın olan Peygamber dönemindeki Arapların arzularına uygun bir şekilde geldiği iddiasıyla Kur’an’da geçen pek çok İslam ahkamını da ilga edebilir. Şeyhten beklenen bu iddialara örnek olarak çok eşliliğin caiz olmasını hatırlatabilirim. (Yani bunu ilga edebilir demek istiyor. )
Doğrusu, Allah’ın kelamı olan Kur’an’da insanların arzularına uygun bir şekilde bir şeyin olması tasavvur dahi edilemez.
Bilakis çağdaş yazarların kendilerinin hevaları vardır. Bunlarla Müslümanlardan ayrılmaktadırlar ve bazı ayetleri kendi arzularına uydurmaya çalışmaktadırlar. Bu şaz hevalarıyla herhangi bir bağlantısı olmayan ayetler hakkında ise, şeyhin, yazarlarının Kur’an’ı anlamadıklarını iddia ettiği eski tefsir kitaplarına veya eski âlimlerden varis aldıkları bilgilerden hafızalarında kalanlara müracaat etmeden Kur’an tefsiri olarak isimlendirilebilecek bir satır dahi bir şey yazamazlar.
Biz eski âlimlerden aldığımız bu bilgilere teşekkür ettik onlarsa nankörlük etti.
Kendilerini, hadisi ve fıkhı bir tarafa koyup sanki bütün mesailerini Kur’an’a hasretmiş gibi gösterenler hadislerin sıhhatinde şüphe oluşturuyor, fıkhın fakihlerin görüşlerinden ibaret olduğunu iddia ediyorlar, sonra da Kur’an’ın tefsirlerini hor görüyorlar ve elde Kur’an’ın metninden başka bir şey kalmıyor.
Hadisler mevzuu
Yine yazarın, hadislerin yok edilmesini emreden hadisin diğer hadislerle birlikte yok edilmeyip kendisine nasıl ulaştığını da düşünmesi gerekir. Bu emir de bir hadis değil midir? Yoksa hoşuna gidenler kendisine ulaşıyor, hoşuna gitmeyenlerse başka insanlara ulaşmıyor mu?
Onlara son olarak şunu söylüyorum: Bu ülkede(Mısır’da), bazı İslam düşmanlarını tasdiklemek için Peygamberimizin hayatındaki mucizeleri inkâr etmek gayesiyle son günlerde sünnet yalanlandığı gibi on küsur yıl önce de oryantalist İslam düşmanlarını tasdik etmek için Kur’an yalanlanmıştı. İşte o zaman bazı Müslüman âlimler ve yazarlar cesurca ayağa kalkıp Kur’an’a dil uzatanlara saldırmıştı. Ben o zaman Mısır’da olmadığımdan bilmiyorum fakat acaba o Kur’an müdafacılarının içinde, bütün mesailerini Kur’an’a hasrettiklerini iddia eden Şeyh Şaltut, Üstad Zeyyat ve kitabında Kur’an dışında bir mucize bırakmayan Hayatı Muhammed yazarı Heykel Paşa da var mıydı?!